SAMSUN UZUN MESAFE TRİATLONU


   Sürecin hedeften daha elzem olduğuna inananlardanım. Hele mevzu spor, sanat gibi zihinsel ve fiziksel hazırlıklar içeren ürünlere dayalı ise "galiptir bu yolda mağlup" diyen şair gibi düşünürüm. Bu yarışa herhangi bir nedenden dolayı son dakikada katılamasaydım ya da yarışı bitiremeseydim inanın çok üzülmezdim. Diyelim ki yüzdüm, saatlerce bisiklet sürdüm ama koşuda zorlandım ve yarışı tamamlayamadım. Ne olurdu? Üniversite yıllarımda (94-98) kaldığım Atakum ve Atakent'te (yarış bölgesi) anılarımı tazeler, Samsunlu eski okul arkadaşlarımla hasret giderir ve tabii ki böyle bir yarış ile ilgili tecrübe kazanmış olurdum. Yaptığım spor da yanıma kâr kalır, "sağlık olsun" der geçer, önüme bakardım. Çünkü yarışın doğası gereği çok sıkı bir hazırlık süreci geçirmiş ve yüksek kazanımlar elde etmiştim. Evet, bu zorlu yarışa katılmaya karar verirken kendime ikna edici bir şeyler söylemeliydim ve çoğu zamanda bunları düşündüm. Yarıştan ziyade, daha çok hazırlık sürecine odaklandım ve bu beni oldukça heyecanlandırdı. Kısacası hedef; beni motive eden, yolda olmamı sağlayan iyi bir enstrüman. 

   Triatlonu ilk defa Çanakkale'de, bu yarıştan 2 ay önce -Gelibolu Orta Mesafe Triatlonu- yapmıştım. O yazıyı okumadıysanız buradan okuyup yazıya devam etmenizi öneririm. Çünkü bu yarışın da aslında bir nevi hazırlık çalışması ve tekrardan bahsetmeyeceğim. Gelibolu'da yarışı tamamladığımda kendime birçok not almıştım. Bu notlardan çıkan sonuca göre, yakın bir zamanda orta mesafe yarışı bile benim için uzak bir hedef iken nasıl oldu da uzun mesafe triatlonunu, yani çok zorlandığım bir yarışın 2 katı uzunluğundaki mesafeleri aklımdan geçirmiş, bu kadar kısa sürede yarışmaya katılmaya karar vermiştim? Anlatayım efendim:


   Gelibolu'da beraber yarıştığımız Aydos537’den sevgili takım arkadaşlarım Mehmet Ali Ok ve Mehmet Bürge Bilgin, Samsun’daki yarışmaya katılmaya Gelibolu'dan çok önce karar vermişlerdi. Hatta Gelibolu onlar için bir nevi Samsun'un hazırlığı olacaktı. Mehmet Bürge Bilgin işlerinin yoğunluğundan dolayı yeterli hazırlık yapamayacağını söyleyerek Samsun'u pas geçti. Bizler grubumuzdaki yazışmalarda, takımımızdan tek katılacak olan Mehmet Ali'ye destek ve moral verirken aslında süreci de değerlendirdik. Bu aşamada bende de bir heyecan oluştu ve eylülde almayı planladığım yeni bir bisikleti erkenden aldım, sürmeye başladım. Gözümde çok büyüttüğüm kilit pedalı da kolayca, düşmeden öğrendim. 5 gün art arda yaptığım, her biri 80 km’den az olmayan sürüşlerle hem bisiklete alıştım hem de gerçek anlamda bisikleti çok sevdim. Öğretmen olmamdan dolayı yaz ayları boyunca zamanım da olunca idman programlarıma bisikleti de katmaya karar verdim ve akabinde tatili geçireceğim ailemin yanına yani Zonguldak'a geldim. Havanın durumuna göre yüzme, bisiklet ve koşularımı yaparken kafamda Samsun yarışı iyice belirmeye başladı ve Mehmet Ali'nin de büyük teşvikiyle -sağ olsun- yarışmaya katılmaya karar verip daha sıkı ve daha zorlu bir hazırlık sürecine girdim. Hacim idmanlarını (düşük tempoda, dinlendirici, haftalık ortalama mesafeleri doldurduğumuz) yapacak fazla zamanım olmamasından dolayı yarışta izlemeyi düşündüğüm ortalama hızların üzerine çıkarak, kilit olan uzun mesafe idmanlarımı, 3 branşta da elimden geldiğince yaptım. 2 hafta sonu üst üste yaptığım Ereğli-Akçakoca arası 145 km'lik uzun sürüşlerin üzerine yarım saatlik koşular yaparak geçişlere alışmaya çalıştım. Uzun yüzmelerde de genellikle Filyos limanını tercih ettim. Bu yarışı düşünen arkadaşlar belki bir karşılaştırma yapmak ister, zihinsel olarak hazırlamalarında yardımcı olur diye yaptığım performansları paylaşmak istiyorum. Tabii yoğun programlarla daha kısa süre ve mesafelerle çok daha iyi sonuçlar alınabileceği gibi çok daha uzun mesafe ve sürelerle istenen başarı sağlanamayabilir. 3 branş için ne kadar zamanda ne kadar mesafe aldığımı ve son 1 aydaki hazırlığımı kayıtlı verilerden paylaşmak istiyorum.

   Samsun'a cuma günü 9 saat süren otobüs yolculuğuyla gittim.


Patpatlarla bisikletimizi sararken aktarıcıya özellikle dikkat.

   
Cumartesi gece yarısı geldiğim otele yerleşir yerleşmez sahile keşfe çıktım. Oldukça rüzgarlı bir hava vardı ve "yarın da böyle olursa yüzme iptal olur" diye düşündüm. Öğle saatleri ve özellikle öğleden sonra daha da artan rüzgar nedeniyle sahilde kurulması gereken stantlar kurulamadı ve yarış malzemelerimizi biraz uzaktaki kültür merkezinin bahçesinde kurulan stanttan aldık. 



   Akşam yarış toplantısında rüzgarın nispeten hafifleyeceği, her durumda yüzmenin olacağı ve gerekirse yüzme güzergahında, havanın durumuna göre, sabahın çok erken saatinde değişiklik yapılabileceği söylendi. Tabii ki triathlon yapmak istediğimiz için bu duruma sevindik. Başka bir husus da ertesi gün Türkiye genelinde yapılacak sınavdan dolayı yarış start saatinin 05.00'dan 09.00'a alınmasıydı. Bu önceden bilinen değişikliği organizasyonun bize son dakikada bildirmesini hata olarak düşünüyorum. Ben dahil birçok kişi gidişlerini yarış sonrası olarak düşünmüş, ona göre planını yapmıştı. Bu durumda bir gece daha kalıp ertesi gün gece dönecektim. Makarna partisinden sonra Mehmet Ali ile son değerlendirmeleri yapıp kalacağımız otelin yolunu tutup erkenden uyumayı tercih ettik ve odalarımıza çekildik. 

Mehmet Ali ile son planlar yapılıyor.

   Sabah 6'da kalktık yarış 09.00'da başlayacağı için sıkı bir kahvaltıdan sonra (2 dilim ekmek, fındık ezmesi, peynir, yumurta ve bal) keyif kahvemizi de içip start noktasına geldik ve yarış için hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Daha önce uzun mesafelerde denediğim ve rahat ettiğim wetsuit'in içine trisuit giydim. Aslında transition (branş değişim yeri) alanında yüzmeden çıktıktan sonra çok rahat bisiklet formamı da giyebilirdim. Bu kadar uzun mesafelerde 2-3 dk. gecikmenin hiç önemi yok. Start saati geldi çattı ve hakemler eşliğinde 09.00'da 500 m uzunluğundaki Çobanlı İskelesinde hazır bulunduk.

 Yüzme

   Yüzme parkuru şu şekilde idi: İskelenin sağından açılarak 4 dubayı sağımıza alıp 2000 m sonra karaya çıkıp 300 m yürüdükten sonra bu sefer iskelenin solundan ve yine dubaların etrafından 750 m yüzerek 2 turla 3800 m'yi tamamlamaktı. 


İskeleden start sonrası

   Bir önceki günle ilgisi olmayan, neredeyse çarşaf gibi denizde ilerlemeye başladık. Bunda açıktan başlamamızın da etkisi vardı elbette. Böyle yarışlarda tek kerteriz noktamız olan dubalar birbirinden hayli uzakta olduğu için yüzerken görmekte zorlanıyorum ve aynı yönde stabil gidemiyorum. Zaman zaman durup kafamı kaldırıyor, yönüme bakıp öyle devam ediyorum. Zaman zaman da öndeki arkadaşları takip ediyorum ama bazen onların da yay çizip parkuru uzattıkları oluyor. 1800 m'yi hafif akıntı yönüyle 38 dk.da geçtiğimi görünce en geç 1.25'-1.30' da yüzme etabını bitiririm diyordum. İlk turun bitmesine 200 m kala, yani karaya çıkacağımız yere kadar sprint atarak (nasıl olsa karadan diğer yüzme bölümüne koşarken dinlenir, nabzımı düşürürüm düşüncesiyle) geçtim. Geçmez olaydım. Karaya geldiğimde sprint beni tüketmiş, bırakın koşmayı zor yürür halde yani zararlı bir alış veriş ile 2*750 m yapacağımız takın altına geldim. Samsun sahilinin Atakum'dan Yakakent'e kadar 20 km'lik bölümü uzun bir koy biçiminde olduğundan denizin derinleşmesi Karadeniz'in genel özelliklerini taşımıyor. Çocukken kullandığımız tabirle "git git belinde" yani sığdı. Biraz yürüyerek, biraz yüzerek suyun derinleştiği bölüme geldim. Bu sefer akıntı yönüne ters, 2 tur atacağımız dubaları hedef alarak yüzmeye başladım. İlk tur (750 m) bitip de kıyıya geldiğimde bu kadar uzun sürmesini akıntıya yoruyordum ki saatime baktım ve tamamlayacağımız 3800 m. mesafeyi geçmiş 4100 m. civarında yol aldığımızı gördüm. Acaba yanlış yerlerden mi geçiyorum, diye düşünerek son tura başladım. Akıntıdan dolayı 3-4 kulaçtan biri boşa gidiyordu ve en geç 1 buçuk saatte tamamlamayı öngördüğüm parkuru neredeyse cut off süresine yakın 2.07'de tamamladım. Yarıştan sonra yüzen arkadaşlar, komite ve gözlemcilerden edindiğim bilgiye göre en az 5100 m yüzdüğümüz söylendi. Nedenini bilmiyorum.

 Bisiklet 
   Hazırlığımı yapıp bisiklete geçerken elimle lastikleri kontrol ettiğimde ön lastiğin tamamen inmiş olduğunu gördüm. Yarış başlamadan önce Utkuer hoca son kontrolleri yaptığında bizimle yarışan Selçuk Oğuztürk'ün lastiğinin de aynı şekilde inmiş ya da patlamış olduğunu fark etmişti. Sıcaktan desem bence olamaz (belki de olur, bilmiyorum). Özellikle fazla hava da basmadım (110 bar). Bunları fazla düşünmeden lastiği değiştirdim ve yola çıktım. Güzergahımız; Bafra yönünün 22,5. km'sinden dönerek, 1 tur 45 km olmak üzere, 4 tur atıp 180 km'yi tamamlamaktı.




   Jandarma ve polisin güzergahın başlangıcını bariyerlerle kapatıp her kavşakta olması güvenli, güzel bir sürüş olacağı anlamına geliyordu ki bu beni çok mutlu etti. Bafra'ya gidiş yönü tamamen bize ayrılmıştı. Bu yolda bisiklet sürecek olmam bile bu yarışa katılmama yetti, diye düşündüm ve bu moralle hiçbir yorgunluk hissetmiyordum. 15. km'ye kadar aynı şekilde, güzel bir tertip içinde ilerlerken ön lastikte bir inme hissettim ve hemen durdum. Lastiği tekrar söktüm ve ne olduğunu araştırıp vakit kaybetmeden iç lastiği değiştirdim. Büyük ihtimal ilk patladığında iç lastiği yerleştirirken kıvrılmış ve sıkışma yapmış ya da yine yanlış yerleştirmeden dolayı jant kesmişti. Yolda cam vs.den dolayı patlama ihtimali çok düşüktü. O kadar da değil, diyerek yanıma yama setini almamıştım. Evet, o kadardı. Bir daha patlarsa yapacak bir şeyim yoktu ve bu beni biraz gerdi. Aksilik işte; hem de 2 kez aksilik! Bu arada bir şeyi itiraf edeyim: o ana kadar hiç lastik değiştirmemiştim. Daha önce yolda 2 kere lastiğim patladı, ikisinde de şansıma lastikçi çok yakındı. Ama birkaç video izlemişliğim ve teknik bilgim olmasa bayağı zorlanırdım. Bundan sonra yol uzun, kısa demeden iç lastik ve yama setini yanıma almadan yola çıkmam. Siz de öyle yapın :) 


   Lastik konusunda yaşadığım aksiliğin yanı sıra bütün yarışmacıların başına gelen tatsız bir olaydan daha bahsetmeden edemeyeceğim. Mehmet Ali ile yarış planımız aynıydı. İkimiz de 26 km ortalama ile bitirmeyi hedeflemiştik. 22. km'de suyumu doldurup döndükten sonra sabit hızla rahat bir şekilde 35. km'ye geldiğimde yolun sağ tarafında trafiğin durduğunu gördüm. 3-5 km boyunca, hafif hafif aksa da trafik durmuş denilebilirdi. İlk başta anlam veremediğim konvoyu, her halde sınav çıkışı sıkışıklığı diye yorumladım. İlk tur bitip yani 45. km'den sonra 2. tura geçtiğim esnada trafikte sıkışanlar bize laf atmaya başladı. 2. turdan dönüp yine aynı noktaya geldiğimde artık saatleri bulan trafik bırakın açılmayı tamamen durmuştu. Bu sıkışık bölümleri bir an önce geçeyim, laftan sözden etkilenmeyeyim derdiyle 30 km anlık hıza çıktığımı gördüm. Kızmakta, isyan etmekte haklılar ama bunu sporcuya göstermeleri çok çok üzücü. Çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden sürekli bize laf atıyorlar, korna çalıyorlar ve hatta küfür ediyorlardı. Hatta bir kadın bisikletçinin yoluna su şişesi atmışlar, ikmal noktasındaki görevli gençleri de tartaklamışlar. Ertesi gün Samsunlu arkadaşlarımdan öğrendiğim kadarıyla gelin almaya gidip düğünü gece 23'te başlayan mı dersiniz, sınava giremeyen mi, uçak vs. planı bozulan mı... Say da say. Ama gel gelelim yerli ve milli gazeteler ertesi gün "halkın coşku içinde" izlediğinden bahsetmez mi! Evet, müthiş bir coşku. Tepkisini ancak böyle arenalarda oyunculara küfrederek ve süpermarketlerde "bu kasa açılmayacak mı" diye suçu olmayan kasiyerleri azarlayarak gösteren bir toplumuz sonuçta. Bağlarsak; emniyetin bizler için sağladığı olağanüstü gayretin, diğer taraftan -öngörü dışı diyelim artık- tam tersi sonuçlar vermesiyle müthiş bir paradoks yaşadık o gün. 
   Tekrar yarışa dönelim. İzmir R.E.D grubundan, kısa-orta-uzun mesafelerde çok deneyimli, çok başarılı arkadaşım tri atlet Hakan Alp'e "tek tek yapıyorum ama, bakalım birleştirebilecek miyim" dediğimde bana:
  • Yarış esnasında beslenmeye dikkat 
  • Su, tuz, elektrolit dengeni iyi koru
  • Bir branşı bitirip diğerine geçerken çok acele etme; beslen, gerekirse dinlen. 
  • Yolda gerekirse benzin istasyonundan kraker vb. desteğini al, ultramaratonlardaki gibi yeme içme takviyesi bu tip yarışlarda olmaz, demişti. 
   Dediklerini harfiyen uyguladım ve bu sayede tükenme hissi yaşamadım. 50 km'de 1 tane karbonhidrat jel ve tadımca bar ve istasyonlardaki zuberler ana besin kaynaklarımdı. Hava hayli sıcak olduğu için su alımına bağlı rahatsızlıklar, mide hassasiyeti, bulantı ve kusma gibi herkeste olabilecek sorunları önlemek de aslında yarışın önemli bir parçası. Kısaca, mutlaka bir beslenme planımız olmalı ve yarışta bilmediğimiz şeyleri denememek için yaptığımız uzun antrenmanlarda ihtiyaçlarımızı belirlemeliyiz.

   Lastik değişimleri ve ihtiyaç için durmalarla beraber 25 km'nin biraz altında 7 saat 20 dakika gibi bir sürede bisikleti tamamladım.

 Koşu

   Bisikleti bitirip koşu için değişim alanına geldiğimde Mehmet Ali'nin eşi sevgili Hayriye, sağ olsun, sandviç getirmişti. Ondan bir parça kopardım, kola-soda içerek, acele etmeden dinlene dinlene koşu için hazırlığımı yaptım. Koşu; sahilde 1 turu 5,2 km olan bisiklet yolunda, 8 tur yapılarak 42 km şeklinde icra edilecekti. Amacım bu son etabı yürümeden, çok hafif tempoda da olsa koşarak bitirmekti. 1 km'yi ortalama 6 dk.da tamamlarsam 4 saat 10 dk.da yarışı bitirebilirdim. İlk uzun mesafe yarışım olduğu için olacakları kestirmek benim için hayli zordu. İlk 2-3 km'de ayaklar dönmez, yorgunluk olursa koşu ızdıraba döner, yarış bir türlü bitmek bilmezdi. Özellikle bisiklette kendimi hep tarttım, bir iki kere bisikletten inip koşuya hazır olup olmadığımı ufak çapta kontrol ettim. Gelibolu Orta Mesafe Triatlonunda başıma geldiği için burada o konuda çok temkinliydim. Koşuya başladım ve ilk turu yani 5,5 km'yi 5.30 peys (dk/km) ile bitirdim. Tur dönüş yerlerinde 1-2 dk. dinlenme, serinleme ve su içme molası veriyordum. Aslında koşunun turlu olması motive ediciydi. Tur başlarında kendime vereceğim ödülü düşünerek turları rahat bir şekilde tamamlıyordum. Rahat bir şekilde 21 km geldiğimde artık yorgunluk emareleri başladı ve yürümeden bitiremeyeceğimi anladım. 32. km'den sonra artık yürü-koş yaparak son tur dönüşünde de Federasyondan gözlemci olarak gelen Duygun (Yurteri) hocanın sohbetiyle koşarak maraton bölümünü bitirdim.

Alihan KAYA ve Mehmet Ali OK.


   Daha 2. yılında olan Eventhlon'un yaptığı aslında büyük cesaret. İlk başta bunu teslim edelim. Federasyonla (zaten onayı olmazsa yapamazlar), belediyeyle, valilikle vs. görüşüp böyle büyük bir etkinliği organize etmek kolay bir iş değil. Ticari bir beklentiyle kimse girmez bu işe. Doğru dürüst bir gelir kaldığını da düşünmüyorum. Hakemlerin, gözlemcilerin (en az 7-8 kişi) harcırah, yevmiye, konaklama, kendi ekiplerinin giderleri, yarış giderleri düşünüldüğünde sponsorsuz bu işlerin yapılması çok zor. Yer seçiminde ise şehir merkezlerinin dışında, trafik ve alt yapısı sorun olmayacak yerler bulunsa daha iyi olur diye düşünüyorum. İlk yarışım olduğu için temkinli davrandım. Amacım öncelikli olarak süreye bakmaksızın rahat bir şekilde bitirmekti. Bunu başardığımı da düşünüyorum.Toplamda (tüm dinlenmeler, istasyonlar ve değişim alanlarında geçen süreler dahil) 14 buçuk saatte yarışı tamamladım. Bu tecrübe ile 13 saat altını çok rahat hedef yapabileceğimi düşünüyorum. 

   Baştan beri yakın ilgisini gördüğüm Alihan Kaya ve ortağı İsmail Arkan'ı yürekten kutluyorum. Devam ederlerse ya da başka yerde yapmayı düşünürlerse katılımın artacağını 3-5 yıla kalmadan tamamen oturacağını düşünüyorum.


   Duygun Yurteri, Utkuer Yaşar hocalarım, maratonlardan arkadaşım gönüllü Adem Işık, koşuda her tura başlarken ihtiyacımı soran, soğuk su ve sodayı anında hazır eden Minel Uçar şahsında canı gönülden çalışan tüm gönüllülere, yarış öncesi ve sonrası müthiş desteklerini gördüğüm Aydos537'den değerli arkadaşlarıma, anneme😘 , buraya kadar okuma inceliğini gösteren size. ..Ve tabii ki sevgili arkadaşım Mehmet Ali Ok ve değerli eşi Hayriye Ok'a içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Sporla ve sağlıkla... 

Üniversiten 25 yıllık dostum Murat Sırıklı ve sevgili eşi Filiz.
                      
             19 Mayıs Ünv. Tiyatro Topluluğundan arkadaşlarım Şükran ve Oktan.
                         
Yıllar sonra yine Tiyatro Topluluğundan Ayten'i görmek çok güzeldi. 

Yorumlar

  1. hüseyin tunçmen10 Ağustos 2018 21:24

    Tebrikler kaptanım !!! ������������

    YanıtlaSil
  2. Biz de seni gördüğümüze çok sevindik Alpay..🤗


    YanıtlaSil
  3. Alpay Abi tebrik ederim, ayağına ve kalemine sağlık.
    Tevfik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Tevfik. Biraz bisiklet çalış sprint, orta, kısa uzun demeden herkesin üzerinden atlarsın:)

      Sil

Yorum Gönder