"Zeus baba,
İda Dağı’ndan hükmeden ulu tanrı"
İlyada/Homeros
Kazdağı’nın binlerce yıl öncesinden gelen bir adı da İda’dır. İda, İlyada’da hep hayvanların anası, bin pınarlı olarak tanımlanmış. Hikâyeleri, ritüelleri ve mitosları bir yana bırakırsak İda; 26’sı endemik, 58’i Türkiye’nin endemik türü, 15’i endemik olmayan ancak salt Kazdağı’nda yetişen 15 türü ile flora bakımından (Macahel (Artvin) ve Munzur Vadisi’ni de anarsak) ülkemizin en zengin bölgesi.
Kent
yaşamının yıpratıcı hızı ve stresi bizleri yoruyor. Kafamızı dinlendirmek, ruhumuzu
doğa ve kültür ile zenginleştirmek için de çok güzel aktiviteler; trail, dağ ve
ultra koşuları.
İda Ultra Çanakkale’nin Küçükkuyu ilçesinin Yeşilyurt
belde-sinden başlayıp Adatepe, Doyran, Dedepınar, Kızılçukur, Çamlıbel, Güre, Kavurmacılar,
Tahtakuşlar, Beyoba, Kızılkeçili gibi 10 küsur köy arasından çaylar ve
kanyonları geçerek 2 il, 4 ilçe sınırları içerisinde 94 km ve 3500 m yükseklik
kazanımıyla (yükselti toplamı) 15 saat süren bir yolculuk.
1 Aralık Cuma
sabahı saat 6.00’da Kadıköy’den AYDOS 537’den arkadaşlarım Harun Alışır ve Alp Aslan
ile yola çıktık. Diğer arkadaşımız Alpaslan Bodur ise aynı saatte ailesiyle yola çıkmıştı. Bütün hava raporlarında yarış günü kesintisiz, şiddetli yağmur
gösteriyordu.
Organizasyon, yağmurun fazla olması durumunda
derenin taşacağını göz önünde bulundurarak parkurun değişebileceği uyarısı bile
yapmıştı. Bu yaz TDS koşmuş Alp ve bu mesafelerin ve hava şartlarının gediklisi
Harun ve Alpaslan için bu durum sıradandı. Ben ise beni zorlayacak ne bir yağmur görmüş ne
de kötü hava koşullarında koşmuştum. Dolayısıyla bu durum benim için oldukça
tedirgin ediciydi. Bunları yazarken, yani yarıştan 4 gün sonra, İstanbul’a kar
gelmiş ve hava sıcaklığı 5 dereceye düşmüştü. Ya böyle olsa ne olurdu, diye
düşünüp mevcut durumu normalleş-tirmeye çalıştım. Neyse ki son gün korkulan olmadı
ve Can Yücel’den uyarlarsak “hava döndü ultracıdan
esti yel, dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı.”
Kentin koşuşturmasından olsa gerek yakın
arkadaşlarımızdan daha fazla görür olduk koşu arkadaşlarımızı. Her koşuda hem
arkadaşlığımız pekişiyor hem de yeni insanlarla tanışıyoruz. Yarıştan bir gün
önce sabah 10.00’da otelde olmak, bu yönden olduğu kadar yol stresinden
uzaklaşıp dinlenmemiz açısından da güzeldi. Çevrede kısa gezinti, yarışma
sunumu, makarna partisi, akşam yemeği derken sabah erken yola çıkmanın
yorgunluğuyla güzel bir uyku çektik.
Aman Zeus! Sabah
ne güzel bir hava. Ilık esen rüzgarla beraber gelen ilkbahar hissi. Her şey fevkalade yerinde, sıra
helvayı yapmakta.
Bizi
Yeşilyurt’a taşıyan araçlar hazır ve 6.00’da araçta yerlerimizi alıyoruz.
40 dk.lık
yolculuk 35 km koşacak (maalesef isimlerini sorma-dığım) dağcı arkadaşlarla sohbet
sayesinde çabucak bitiyor ve startın verileceği Yeşilyurt’a geliyoruz. Açık
kahvelerden gelen ampul ışıkları gece karanlığında kıyafetlerin, ayakkabıların
ve yeleklerin renklerini çok güzel harmanlıyor. Ambiyans harika ve artık
beklemedeyiz.
Yücel (Kalem) hoca ile tanışmak ve güzel sohbeti yarışın ayrı bir kazanımıydı. |
Bu koşu
öncesinde Kapadokya 60K ve asıl hedef yarışım olan İstanbul Maratonu’nu koşmuştum. Maratondan
sonra toparlanma sürecini kasığımda hissettiğim hafif ağrı hariç iyi
geçirdiğimi düşünüyordum. Nitekim fazla yüklenmeden yaptığım son yoklama koşularında
da iyi hissedince rahat koşabileceğime kanaat getirdim.
Yarışa 7.00’da
Yeşilyurt’ta start verildi. Farklı mesafe koşan bütün yarışçılara aynı anda
start verilince kalabalık ve güzel bir görüntü oluştu. İşaretleme bantlarının
üzerine zımbalanan fosforlu plakalar, tıpkı projektör gibi yansıma yapıyordu. İşaretleme
için iyi düşünülmüş, son derece önemli bir icat bu. Saat yediyi henüz birkaç dakika
geçmişti ki hava hala zifiri karanlıktı. Arnavut kaldırımlı, asfalt ve
sonrasında stabilize olan, yer yer %30 eğimi bulan 3K’lık bir çıkışı Harun ile
beraber tamamladık. Sonrasında, tamamı zeytinliklerden geçen 10K’ya kadar sürecek
sert inişe başladık. Aslında bu yarışa “Zeytin Trail” denilse de olurmuş. Hele
tam hasat zamanıydı ki cuk otururdu.
". . . Yani, öylesine ciddiye alacaksın
ki yaşamayı,
yetmişinde bile,
mesela, zeytin dikeceksin
hem de öyle çocuklara falan kalır
diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın
için,
yaşamak yanı ağır bastığından. .
. "
Nazım
Hikmet
35K
yarışçılarıyla aynı parkurda olmamız nedeniyle zaman zaman onların tempolarına
uyarak, zaman zaman da onlara tempo vererek (35K koşan, orada tanıştığımız
Sıtkı Kandemir hocamızı da analım) iyi bir zamanlamayla 1 saat 43 dk.da
parkurun en popüler köyü olan Adatepe’ye geldik. Köy kahvelerinin arasında, diğer
istasyonlara göre kalabalık bir seyirci grubu alkışlarla karşıladı bizi. Bu
sefer yarış öncesi çok sıkı bir kahvaltı yaptım. Henüz yeni sindirmeye
başladığım için sadece bir soda içip yarım muz yiyerek ve tabii ki sularımı
doldurarak bu istasyondan Harun ile çıktım. Planım 1 ay önce Kapadokya’da 110K’yı
koşmuş Harun’u gidebildiğim yere kadar bırakmamaktı. Bu 30 km mi olur, 40 km mi
olur bilmiyordum. En fazla 60 km koştuğum için Harun’a zihnimin “temkinli ol!” uyarılarına
açıkça cevap veremediğimi söylediğimde bana 65 ve 70. km’lerden den sonra
yarışın zihinsel anlamda biteceğini, daha rahat olacağımı söyledi. Yokuşlarda
yürü-koş güzel bir tempoyla bölgenin güzide mesire yerlerinden Mıhlı Çayını
geçerek Narlı’ya, oradan da 4 km sürekli çıkışla 29. km’deki 2. kontrol ve
ikmal noktası olan Doyran’a geldik. Burada Cengiz Akyüz ile karşılaştık. Üst üste
çok yarış koşmasına rağmen gayet iyi görünüyordu. Buraya gelene kadar sanırım 2
tane karbonhidrat jeli kullanmıştım. Açlık hissim ve midemden gelen bir uyarı
yoktu. 15 tane kadar zeytin, 1 bardak kola, bir iki parça peynir ve sodayla
yakıt ikmalimi yapıp 4-5 dk. sonra tekrar yola çıktık. 2-3 km çıkıştan sonra
bir sonraki istasyona kadar inişe geçeceğimiz bölüm, yarışın bence en kolay
etabıydı. Yükseltiyi tamamlayıp inişe geçtiğimizde -yukarıdan bakılınca
İstanbul’u aratmayan, dağın eteklerinden sahile kadar beton yığını- Altınoluk’u
tamamıyla görüyorduk.
31. km’ye
geldiğimizde kasığımda ve sol dizimde hissettiğim ağrı beni bayağı zorladı. 33.
km’de yarışı tamamlayamayabileceğimi düşünmeye başladım ama gidebildiğim yere
kadar gidecektim. Şahinderesi Kanyonu’na geldiğimizde tempom düşmeye başlamıştı
ve bunları Harun ile paylaştım. Harun, tavsiyelerde bulunduktan sonra temposunu
bozmadan devam etti. Kasığımdaki çekme mi, ağrı mı tam olarak tanımlayamıyordum
ama dizdeki ağrı ile birleşince tempomu iyice bozdu. O yüzden göğüs numaramızın
yazıldığı kağıttaki acil durum numarasını aradım. Organizasyon sorumlusu Polat
Dede’den bir sonraki Altınoluk Sanayi İstasyonu’na soğutucu sprey göndermesini
rica ettim. Sağ olsun, Polat Bey eczaneden temin etmiş, tam geldiğim esnada
oraya getirmişti. Sprey, kasığımdaki ağrıyı tamamen aldı. Bu arada daha
sonradan öğrendim ki bunun gibi sebebi belli olmayan ağrılarda bu uygulamanın
yırtılma, kopma gibi çok zararlı sonuçları olabilirmiş. Öyle olmasa bile
baskıladığımız zaman aralığı makul bir süre olmadığı için kötü sonuçlar
doğurabileceğini tahmin etmek zor değil.
Bunlarla
uğraşmaktan fazla bir şey atıştıramadım ve sanayinin içerisinden 5 km kadar
tırmanacağımız bölüme geldim. Bu arada spreyin dizime ise hiçbir faydası olmamıştı.
Çıkışlarda fazla rahatsızlık duymuyordum ancak söz konusu ağrı inişlerde ve düz
yolda kendini hissettiriyordu. O yüzden inişlerde de neredeyse çıkış temposu
hızında ilerleyerek malzemelerimizi değiştirebile-ceğimiz dropbag noktası olan yarışın 50. km’sindeki Dedepınar İstasyonuna
vardım. Dedepınar’da dizime buz uygularken bundan sonraki en zor etabı
tamamladığımda yarışın bir şekilde bitebileceğini düşündüm. Evet, şu ana kadar
olan gösterge yarışı bitirebileceğim yönünde idi. Asıl mesele, aşırı zorlamanın
dizimdeki problemi daha da büyütüp, ciddi tedavi süreçlerini beraberinde
getirme ihtimaliydi. Yoksa bitirme süresinin altında bitirebileceğimi öngörüyordum.
Bunları
anlatırken benzer bir durumla karşılaşabilecek yarışçılara belki bir yön verir,
vazgeçme isteklerini dizginler düşüncesiyle paylaşıyorum: Her şey yolunda
giderken bir anda taş vurması, taş-tırnak batması, mide problemleri, diz, kasık, soğuktan-sıcaktan etkilenme, sırt ağrıları, It bant sendromu, calf, hamstring vb. birçok etken bu mesafeler için çok muhtemel
sağlık sorunları. Evet, ben de daha sonraki yarışlar için tecrübe ediniyorum. Hemen
demoralize olmadan, neyin neden olduğunu anlamak, ancak bu tip yarış
süreçlerinde yaşayarak anlayacağımız durumlar. Stabil devam eden ağrım koşmamı
epey yavaşlatsa da gidebiliyordum. Yarışta -sanırım diğer yarışçıların da
öyledir- en büyük motivasyonum bir sonraki istasyona varabilmekti.
Yarış boyunca
dengeli beslenmeliyiz yoksa bir anda açlık hissimiz artıyor, farklı yiyecek ve
içecek ihtiyaçlarımız ortaya çıkıyor. 5 tane jelden 4’ünü tüketmiştim. İstasyonlarda
genellikle problemimle uğraşırken yeme içme işini atladığımı fark ettim. Bir
sonraki istasyon 16 km sonraydı ve ben bu tempoda 3 saatten aşağıya
ulaşamayacağımı öngörüyordum. 1 saat sonra son jelimi içtim. 60. km’lere
geldiğimde karnım iyice acıkmıştı. Zeytin hasadı zamanı olduğu için birçok
yerde köylüler büyük brandaları yaymış, dallardan geleneksel yöntemlerle zeytin
topluyorlardı. Onlardan bir parça ekmek istediğimde yemeğe çağıranlar bile oldu.
Israrları sonucu kabul ettiğim üzüm, peynir ve mandalinalarla şekerimin
düşmesini önledim. 14.00’da çıktığım Dedepınar’dan 17.10’da Çamlıbel’e vardım.
Çamlıbel İstasyonunda
enerjik gençlerin güzel ilgisiyle 1 bardak çorba, erişte, peynir, soda, kola… -Zeus
Baba ne verdiyse artık- yumularak bir güzel ziyafet çektim.
65. km’deki Çamlıbel’den
Kavurmacılar İstasyonu’na 7K mesafe olmasının verdiği itici güçle yola çıktım. Artık
geriden gelenler bir bir beni geçmeye başlamıştı. Daha önceki yarışlardan
edindiğim tecrübeye göre yarışın sıralaması 20. km’lerde belirmeye başlıyordu. İlk
başlardaki Harun ile hızlı çıkışın kredisi artık bitmeye başlamıştı. Hava kararmaya yakın 73.
km’deki bu istasyona geldim. Sadece sularımı doldurup yola devam ettim. Bu
arada ormanın içerisindeki tek evin önündeki köpeklerin sesleri hiç tekin
değildi. Normal şartlarda oradan geçmeyi aklımdan bile geçirmezken böyle
durumlarda adrenalin midir, koşu motivasyonu mudur -her neyse- korku
hissetmiyorsunuz. Artık son yükseltiden sonra 81. km’deki son istasyon olan
Beyoba’ya gelecektim; oradan sonra da yarış öyle ya da böyle bitecekti.
Beyoba
İstasyonu’ndan bitiş noktasına 13 km vardı. Yarışı tamamlama süresinin bir hayli
üzerinde olduğumu bildiğim için soda ve su ikmalimi yaparak 10 dk. sonra çıktım.
Saat 19.35’ti; yani 12 saat 35 dakika olmuştu yarış başlayalı. Bu kısım
parkurun en rahat kısmıydı. Koşudan önce birçok yarışmacı burada yarışın biteceğini
öngörmüştür. Sürekli ama parkura yedirerek giden eğim, akabinde düz stabilize
ve asfaltta biten bir final. Burada bana telefonla destek Harun'a, tecrübesi tartışılmaz takım kaptanımız Mehmet Ali Ok'a, Serdar Ülker ve desteğini hissettiğim Aydos537'den değerli arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu kısmı tamamen yürüyerek yarışı 15 saatte tamamladım.
Mesafe ve coğrafi yapıyı göz önünde bulundurursak işaretlemeler, lojistik destek sağlanması, dinlenme istasyonlarının kurulumu, gönüllülerin canıgönülden ilgisi 2 yıllık bir organizyon için başarılıydı. Önümüzdeki yıllarda katılımcı sayısının artmasıyla daha iyi bir standart yakalanacağını düşünüyorum. Bir tebrik de İda'yı başarıyla gerçekleştiren organizasyona.
Daha nice yarışta görüşmek üzere sağlıcakla kalın sevgili koşu dostları.
Yaş gurubunda kürsüye çok yaklaşan, bir dahaki yarışta podyumda göreceğimiz Harun Alışır, Alpaslan Bodur, Alp Aslan ve -parkuru tamamlasın tamamlamasın- tüm yarışan arkadaşlarımı tebrik ediyorum.
Mesafe ve coğrafi yapıyı göz önünde bulundurursak işaretlemeler, lojistik destek sağlanması, dinlenme istasyonlarının kurulumu, gönüllülerin canıgönülden ilgisi 2 yıllık bir organizyon için başarılıydı. Önümüzdeki yıllarda katılımcı sayısının artmasıyla daha iyi bir standart yakalanacağını düşünüyorum. Bir tebrik de İda'yı başarıyla gerçekleştiren organizasyona.
Daha nice yarışta görüşmek üzere sağlıcakla kalın sevgili koşu dostları.
Tebrikler Alpay.....
YanıtlaSilYazı için kalemine yarış için ayağına sağlık.Sakatlık ile uğraşarak koşuyu bitirebilmek büyük bir mücadele.
YanıtlaSilTebrikler Hocam. Güzel rapor 👍
YanıtlaSilTebrik ederim, çok güzel bir rapor olmuş severek okudum.
YanıtlaSilTebrikler abi, ayaklarina ve ellerine saglik
YanıtlaSilTebrikler Abi. Maşallah sana ne çok tebrik yazdık bu sene. Bu bile başlı başına bir başarı
YanıtlaSil